ADNAN OKTAR (Adnan Hoca-Harun Yahya)
İLE EDİP YÜKSEL'İN GİZLİ KASET ÇÖZÜMLERİ
Edip Yüksel- Adnan Oktar (1989)
Edip Yüksel, Adnan Oktar ile görüşmelerinden birini gizlice kasede aldı. Nam-ı meşhur Adnan Hoca ya da Harun Yahya' nın ne denli kendi etkisi altında olduğunu, ilerde lazım olur diye belgelemek için görüşmelerden birini banda alma İhtiyacı hissetmiş olabilir Edip Yüksel. Bir nüshasını ele geçirdiğimiz kasette Adnan Hoca, Edip Yüksel’in izahlarını ve fikirlerini tasdik eden bir insan konumunda. Hoca-talebe arasında geçen konuşmayı andırır söz konusu görüşme, her bakımdan İlginç ve düşündürücü. Adnan hoca, savunduğu görüşlerinin hemen bütününe yakınını Edip Yüksel'den almış besbelli. Edip Yüksel'e büyük bir ta'zim ve saygı gösterdiği ses tonundan anlaşılıyor. Edip Yüksel, konuşmasının bir yerinde, Adnan Hocayı bir tek Mehdilik saplantısından kurtaramadığını vurguluyor. Konuşmanın bir yerinde Edip Yüksel, Adnan Hoca'ya, "savunduğun görüşleri Reşad'dan (Reşad Halifeyi kastediyor) aldığın halde niçin kaynak göstermiyorsun?" diye soruyor. Adnan Hoca ise cevab olarak şöyle diyor: "Cemaattan arkadaşlar biliyorlar zaten." Nitekim yayınladığımız bölümlerin birinde Adnan Hoca, Reşad Halife'den hangi konularda feyiz aldığını bir biçimde belirtiyor. Bu alakanın altını çizmek gerekiyor. Bugün geldiği noktada Edip Yüksel'i eleştiren Adnan Hoca'nın nasıl Edip Yüksel'in bakış açısına ve görüşlerine yaslandığını bu kaset bütün açıklığıyla ortaya koyuyor. Söz konusu görüşmenin bazı bölümlerini aynen sunuyoruz.-Girişim-
Reşad Halife'den Feyizlenme
Adnan Hoca- Allah kendisinden razı olsun. Şimdi onun (Reşad Halife'den bahsediyor.-Girişim-) Cuma namazı fikri çok güzel. Hayız meselesi vardı, onu araştırdık. Hani ayette diyor ki: "Orda temizlenmeyi seven mü'minler vardır. Allah temizlenmeyi sever..."
Edip Yüksel- Gayet tabii, gayet tabii... Yani temizlenmek, ille de maddi temizlik manasına gelmiyor. (Hayızlı kadınların temizlenmesi, yani gusül meselesi söz konusu ediliyor burada,-Girişim-)
A.H.- Hem kanın kesilmesi, hem de ayrıca bir yıkanma isteniyor. Ama bu yıkanma gusül yıkanması değil, vücut yıkanması. Pisliğin, kanın falan yıkanması...
E.Y.- Hayır onunla alakalı değil. Oradaki yıkanma, kesinlikle yıkanma olayı değildir. Allah, "temizlenenleri sever" ifadesi vardır.
A.H.- Hangisinde vardır?
E.Y- Şimdi ben bu hayızla ilgili ayeti inceledim. Bu temizleme kelimesinin, "tahare" kelimesinin Kur’an’da geçiş, yerlerini inceledim. "Tahare" kelimesi maddi temizlik manasına geliyor. Manevi temizlik manasına geliyor. Bir de kurtulmak manasına geliyor. Mesela Allah İsa'ya diyor ki: "Seni temizleyeceğim onlardan." Yani kafirlerden seni kurtaracağım. Bu ayeti kerimede hayzın necaset olduğu söylenmiyor. Bilakis eziyet ve hastalık olduğu söyleniyor. Hastalıktan temizlenenler kurtulunur. Ordaki ifade "kurtulmadır" Çünkü İsa'yı da kurtaracağım diyor.
A.H.- Hmm (Tasdik anlamında. -Girişim-)
E. Y.- Yani temizleninceye kadar, kurtuluncaya kadar...
A.H.- Peki, Allah "temizlenin" derken erkekleri mi kastediyor?
E.Y.- Tabi erkekleri kastediyor, "Kalbinizi temizleyin..."
A.H.- Hıı... Aynı şeyi Allah, o mescitteki (Mescid-i Dırar'daki) erkekler için de söylüyor.
(Sözün burasında Edip Yüksel, ilgili ayeti okuyup şerh ettikten sonra Adnan Hoca devreye giriyor ve soruyor.)
A.H.- Manen temizlenmek mi kastediliyor?
E.Y.- Gayet tabii...
A.H.- Önceleri çok zorlandık yani. Biz iki türlü temizlik olarak kabul ettik. Hem kandan kesilme, hem de banyo yapma. Ama herhangi bir temizlik, herhangi yıkanma olarak aldık.
Başörtüsü veya Tesettür
A.H.- Şu başörtüsü meselesi. Ben bunu halledemedim yahu.. Şimdi Nur Suresi'nde bir şey çıkmıyor. "Göğsünün üzerine örtü salın." Fakat o "cilbab"ı sen "manto, pardesü" olarak mı anlıyorsun?
E.Y.- Şimdi "cilbab" olayı "örtü" demektir. Bir de şu insanların dışarıda giydikleri giysileri..
A.H.- Ee, peki "tanınmaları ve eziyet görmemeleri" için deniyor. Bunu nasıl anlıyorsun?
E.Y.- Tanınmaları, iffetli olarak tanınmaları kastediliyor ayeti kerimede. Çünkü eğer
göğüsleri açık dolaşırlarsa "fahişe" olarak görülür ve eziyet edileceklerdir.
A.H.- Göğüsleri açık gezerlerse mi?
E. Y.- Gayet tabii.. Fahişeler, göğüsleri açık, eteklerini daha yukarı çekiyorlar, -bugünküler gibi- cazip yerlerini sergiliyorlar. Bunun üzerine Allah Teala, "iffetleri olarak tanınıp kendilerine eziyet edilmemeleri için bu daha iyidir" diyor.
A.H.-Peki normal bir kadın kıyafeti kurtarıyor mu bu işi?
E.Y.- Örtü konusunda benim bir çalışmam var. İlerde onu neşredeceğim. Başörtüsünün, tesettürün sonradan ortaya çıkarıldığını, Emevi ve Abbasi dönemlerinin bir ruhban geleneği olduğunu, daha buna benzer enteresan deliller var. Bilhassa hadîs kaynaklarında var. Selefiler onu onaya çıkarıyor. Bunu İnşaallah ilerde neşredeceğim,
A.H.- Kendimi ortada kalmış farz ediyorum. Buna bir açıklık getiremiyor, kesin bir ifade kullanamıyorum, Bunu bir an önce neşredersek çok iyi olur.
E.Y.-İnşallah.
A.H.-Peki bu"Kur'an Meallerindeki Yanlışlar" kitabı ne zaman çıkıyor?
E. Y.- Pikaj ve montaj aşamasında bekliyor.
A.H.- O da çok önemli.. Niye bekliyor?
E. Y.- Basma ve dağılma açısından problemler var.
A.H.- Kendi kendine dağıtımını yapıyorsun. Peki bunun satışı nasıl?
E.Y.- "Sakıncalı Yazılar" kitabı mı?
A.H.- Hı hı (Evet)
E. Y.- Engelleniyor. Dağıtım şirketleri dağıtmıyor. Okuyucu bulamıyor yani.
A.H.-(Esefle mırıldanıyor.) Okka gibi olmuş, bayağı olmuş. Hocam, beni ilgilendiren bunlar; Kur'an'ın hükümlerinin kolay olması hakkında, o konuda büyük faydası oldu. Hem benim aydınlanmamda, hem de kardeşlerin aydınlanmasında büyük bir faydası oldu. Ondan sonra çığ gibi bir gelişme oldu. (Edip Yüksel'in yazılarından ve kitaplarından bahsediyor hazret. Bugün ise Edip Yüksel'e karşı olduğunu söylüyor. Edip'len aldıklarını satıyor, snnra da nankörlük ediyor.-Girişim-)
Mehdilik Meselesi "Ya Çıkarsa?"
E. Y.- Yalnız Adnan, senin şu hatan var. Sana söyleme zorunluluğu hissediyorum. Yani senin biraz burnunu kısacağım...
A.H.- Hah hah hah..
E. Y.- Sen zeki bir adamsın. Samimi bir adamsın. Ama bir saplantın var.
A.H.- Mehdilik konusunda...
E. Y.- Mehdilik konusunda...
A.H.-Hahhahhah...
E. Y.- O saplantıdan seni kurtaramadım. Ondan kurtarırsam gerçeklen çok başarılı olursun. Fakat o saplantı seni ve çevrendekileri mahvedecek. Bu çünkü Allah'ın hoşlanmadığı bir şeydir. Bir insanın kendi kendîne o havalara girmesini Allah Teala hoş karşılamaz.
A.H.- Yahu hocam çok mütevaziyiz biz..
E. Y.- Hayır, hayır, hayır.. Kendini çok aşan bir iddiadasın. Allah bu konuda muvaffak etmeyecek seni. Bak göreceksin, sonunda yukarılara çıkıp düşeceksin.
A.H.-Hahhahhah...
E.Y.- Bak Adnan, ilerde pişman olacaksın. Beni arayacaksın da. Ama diyeceğim ki, sen ettin buldun. Allah Teala gereksiz yere kendi kendine tahminde bulunanları muvaffak etmez,
A.H.-Fakat biz Mehdi, "o da olabilir, şu da olabilir" falan diyoruz. Sen de olabilirsin hocam.
E. Y.- Sen kendini empoze ediyorsun. Seninle beraber olmuş, senelerce çalışmış (....), senin Mehdi olduğuna inanıyor.
A.H.- Yanlış anlamış... Hah hah hah...
E.Y.- Şimdi bak, senden ayrılan arkadaşlar, senin gruba, çevrendeki kimselere kendini Mehdi olarak empoze etliğini söylüyorlar.
A.H.- Yanlış, yanlış...
E.Y.-Bu konuda sen doğru söylemiyorsun. Mehdi yalan söylemez, Burda Mehdi olmadığın ortaya çıkıyor.
A.H.-Hahhahhah hah....
E.Y.- Korkma, Mehdi olduğunu söyle...
A.H.- Onlardan herhangi birisine Mehdi olduğum iddiasında bulunmadım.
E. Y.- Ben Mehdiyim demez, ama kendisini alabildiğine tarif eder. İşle Mehdi efendim Ortaköy'de oturandır deyip kendi kendini tarif etmene gerek yok. (A.Hoca, Ortaköy'de oturuyor.-Girişim-)
A.H.- Bak şimdi Mehdilikle ilgili büyük alametler var. Çıkış yeri, çıkış tarihi, şekli-şemaili... Eee, hadis var, öyle diyor, ne diyeyim?
E. Y.- Adnan, Adnan! Hadislerin bir kere uydurma oldukları belli..
A.H.- Yahu uydurma bile olsa...
E. Y.- Ama uydurma hadisleri seçme yapıyorsun. Mehdi, "Abbaso-ğullanndandır", bir rivayet. "Omey-yeoğullarındandır". bir rivayet. Çelişiyor. Hangisindendir? Bir rivayete gör e, Şam'da çıkacak, bir rivayete göre, Kufe'de çıkacak. Nerde çıkacak?
A.H.- Hocam, İslam aleminin başkentinde çıkacak şeyi var...
E.Y.- Bunlar uydurma, uydurma... Bakıyorsunuz, Emevi döneminde Şam 'da çıkıyor, Abbasiler döneminde Kufe'de çıkıyor.
A. H.- Hocam, ay-güneş tutulacak denilmiş, çatır çatır çıktı.
E.Y.- Sen Mehdi misin değil misin?
A.H.- Değilim, değilim... Peki diyebiliyorlar mı ağbi (kendisini kastediyor.-Girisim-) "ben Mehdiyim" diyor diye.
E. Y.- Peki, söylemekten ziyade, senin Mehdi olduğuna inanıyorlarsa ve sen de bunu biliyorsan, onları niye uyarmıyorsun?
A.H.-Bak. Her derste ana konu o, Çocuklar diyorum, "Biz bir Mehdi bekliyoruz. Şahıs yok. Ama gelecek Mehdi.."
E. Y.- Mehdi'nin İstanbul'da çıkması lazım değil mî?
A.H.- Yok canım, bunlar hepsi farz olan bir konu değil..
E.Y.- Senin kanaatin nedir? İstanbul'da mı çıkacak?
A.H.-İstanbul, İslam aleminin başkenti değil midir?
E.Y.- Bu neye benziyor biliyor musun? Bu bir hastalık. Kur'an'da bu tanımlanıyor. Peygamberimiz Mekke'de çıktığı vakit Yahudi ve Hıristiyanlar dedi ki, "Medine ve Taif gibi yerlerde çıkması lazım." Bak, dikkat et! Yer belirttiler Allah için. Kesinlikle bir mecburiyet, bir istikbar ifadesidir. Sen diyorsun ki, Allah, Mehdi'yi İstanbul'da göndermesi gerekir. Hiçbir delilin yok..
A.H.- Biz kesin olarak demiyoruz, olabilir diyoruz. Hocam, bir de çıkarsa.. Hah hah hah hah... (Mehdi-lik meselesi nasıl da oyuncak haline getiriliyor, tiksindirici kahkahaların vesilesi kılnııyor... Yazık, çok yazık! Adnan Hocanın gerçek yüzünü görmeyen veya görmek istemeyen safdillere ithaf olunurl-Girişim)
E.Y.- Valla bu piyangoyla ilgili bîr şey değil. Bu yolda gitmesi... Seni bu saplantıdan kurtaramayacağım. Neyse, boş verelim... Genellikle "Mehdi, Mehdiliğini söylemeyecek" diyorsun, çevrendeki insanlara kendini tarif ettiriyorsıın. Tebrik ederim, harika bir taktik yani. Harika bir taktik... Vallahi tebrik ederim..
A.H.-Hah hah hah halı....
E.Y.- Yalnız bu taktikten Allah hoşlanmıyor. Ben seni uyarıyorum..
A.H.- Canım ben böyledir diyorum, ne suçum var benim.
E. Y.- Ama bu senin bir açmazın. Bir yanda Kur'an, bir yanda o uydurma hadisler. Hadisçilerin bile uydurma kabul ettiği Mehdilikle ilgili hadisleri sen doğru diye kabul ediyorsun.
"Getir Kitabım Cemaate Dağıtalım"
E.Y.- Biz "Kur'an Meallerindeki Yanlışlar" kitabını nasıl dağıtacağız?
A.H.- Getir cemaatte dağıtırız.
E. Y.- Ne kadar dağıtabilirsin mesela? Ne kadar ayırayım?
A.H.- Bize üç yüz tane ayır. (Kitap yayıncıları bilirler; bayağı İyi bir istek bu. Hiç kimsenin dağıtmadığı Edip Yüksel'in kitabını -çıkmamış, çıkmak üzere olan kitabını- Adnan Hoca dağıtacağım, hem de çok sayıda dağıtacağını söylüyor. Bravo Edip'e, Amerika'ya sahte peygamberinin yanına gitmeden önce yerine böyle akıllı (!) bir izleyici bıraktığı için. Ha, Adnan Hocanın hakkını yemeyelim: O, Edip gibi, Reşad Halife'nin resullüğüne inanmıyor. İnansa, mürid olması gerekmez mi? O zaman, örtük Mehdilik iddiasının veya açık Mehdi'nin öncülüğü iddiasının ne kıymeti kalır ki! Bravo Adnan'a da doğrusu. Neyi alacağını, neyi almayacağını çok iyi biliyor. Ayrıca Edip gibi mütevazi giyinmek gerektiğine de inanmıyor. Başarılı bir tebliğ için şık ve pahalı giyinmek gerektiğine hasseten inanıyor. Bir-iki ufak farklılık daha var sadece.-Girişim-)
E.Y.- Üç yüz tane dağıtabilecek misiniz?
Adam Gömleği Görünce Peşimizden Geliyor
(Edip Yüksel, Adnan Hoca'nın şık ve pahalı giyinmesini şiddetle tenkid konusu yapıyor, bu metodun Kur'an metoduyla bağdaşmadığını belirtiyor.)
A.H.- Mesela bir gömlek alıyoruz, beş misli fazla veriyoruz. Adam gömleği görünce peşimizden geliyor.
E.Y.- Yahu, anladım da böyle bir gömlek görüp de gelen bir insan, bir başka gömlek görünce kaçar.
A.H.- Kaçamıyor, kaçamıyor...
(Girişim dergisi'nden)
Subscribe to:
Post Comments (Atom)
No comments:
Post a Comment